David Harvey (1935- ): Sermaye Birikimi Olarak Kent ÇAĞDAŞ KENT SOSYOLOJİSİ KURAMLARI
Ekonomi politik perspektişn bir başka temsilcisi olan Harvey, kent çalışmalarında
genel olarak kapitalist sistemin adaletsizliği üzerine odaklanmaktadır. Harvey, mekân
kavramını kapitalist sermaye birikimin hareketleri ve krizleri kapsamında ele
almaktadır. Harvey’e göre kapitalist kentleşme, üretim sürecinde ekonomik krize giren
sermayenin, kârlarını arttırmak amacıyla yatırımlarını daha kârlı olan kentsel
yapılı çevreye yönlendirmelerinin sonucunda gelişmiştir. Kapitalist girişimciler
azalan kârlarını tekrar azamiye çıkarabilmek için üretim sürecinin dışında kentlere
yönelerek kentlerin yapılı çevrelerine yatırım yapmaktadır. Harvey’e göre modern
kentlerin büyümesi kapitalistlerin kârlarını azamiye çıkarmak istemesinin tarihidir.
Bu noktada, kentler, kapitalist sermaye birikim mantığını yansıtan bir aynadır.
Harvey, kentsel rant teorisini sermaye birikiminin dinamiğiyle açıklamaktadır.
Bunu rant sermayesinin ve kriz teorisinin ortaya çıkışına bağlayarak yapar. Kapitalistler
arasındaki rekabet aşırı birikim bunalımına neden olur. Bu birikim sorunu
krize yol açar; istikrarı sağlamanın yolu sermayenin yapılı çevrede yatırıma yönlendirilmesidir
(Akın, 2007, s.47).
Kapitalist girişimciler kriz
dönemlerinde üretim
sürecine yaptıkları
yatırımlardan vazgeçerek
yeni yatırım alanları olarak
kentsel mekânı seçmektedir.
Kârını azamiye çıkarmak için
kurulmuş kapitalist sistem
belli dönemlerde ekonomik
krizler yaşamaktadır. Aşırı
üretim sonucunda oluşan
krizler, kâr oranlarının
düşmesine neden
olmaktadır. Kapitalistler kâr
oranlarını tekrar yükseltmek
için yatırımlarını üretime
değil kentsel rant alanlarına
yönlendirirler.
Harvey’e göre sermayenin kente yatırımı, sermayenin birikim süreçleri esas alı-
narak analiz edilmelidir. Sermayenin birinci döngüsünde (çevrim) temel yatırım,
üretim ve tüketimdedir. Sınırlı bir zaman döneminde ortaya çıkan aşırı birikim nedeniyle
birinci döngüde bloke olan ve krize giren sermaye, ikinci ve üçüncü döngülere
doğru akar. Sermayenin ikinci döngüsü sabit mallardaki yatırımlarla oluşur
ve doğrudan girdiler yerine, yardımlar olarak tanımlanan tüketim fonlarıyla oluşur.
Kapitalizmin doğası gereği artı-değer üretiminde girdiği krize çözüm olarak, sermayenin
ikinci döngüleri (yapılı çevre üretimi; konut, işyerleri, alışveriş merkezlerine,
kısaca kentsel alana yatırım vb.) devreye girmektedir. Sermayenin ikinci döngüye
kayışının tek nedeninin birinci döngüdeki birikim fazlasının olmadığı; ikinci
döngüdeki kâr oranlarının yapılı çevrede yüksek olması durumunda da sermayenin
bu alana kaçtığı söylenebilir (Akın, 2007, s.60).
Harvey’e göre, kapitalist toplumlarda kentleşme dinamikleri sermaye birikim
süreçlerinden bağımsız anlaşılamaz. Meta üretimi ve tüketiminin gerçekleştiği sermayenin
birinci çevriminde biriken sermayenin tekrar yatırıma dönüştürülmesinin
mümkün olmadığı durumlarda, bu çevrimde oluşan aşırı birikimin ikinci çevrime
aktarılması krizi çözmenin başlıca yollarından biridir. İster devlet aracılığıyla olsun
ister piyasa, ikinci çevrime aktarılan kaynakların önemli bir bölümü kentse1 yapı-
lı çevreye yönlendirilmektedir. Yapılı çevreye yönlendirilen yatırımlar ise bir yandan
aşırı birikim sorununu çözerken, bir yandan da yeni taleplerin ortaya çıkması
na yol açarak birinci çevrimde ortaya çıkan krizin çözülmesine yardımcı olmaktadı
r (Harvey, 1985). Bu tür bir bakışla değerlendirildiğinde kentsel yapılı çevrenin
oluşumunu sermaye birikim süreçlerinden ayırmanın olanağı kalmamaktadır.
Harvey’in kentleşme modeli sermaye birikiminin hareket ve krizleri analizine
dayanmaktadır. Sermaye birikim sürecinde emeğin yeniden üretimini sağlayan
kentsel yeniden üretim, toplumsal çatışmalara neden olmaktadır. Bu, kırsal nüfusun
özellikle yeni gelişmekte olan sanayi bölgelerine ucuz emek olarak çekilmesiyle
başlayan bir süreçtir. Emekçi sınışarın kentlere akması bir süre sonra kentleşme
maliyetlerini karşılayamama gibi nedenlerle çatışmaya dönüşmektedir. Bu çatı
şmada emekçi sınışarın kentsel taleplerinin karşılanmasında yaşanan güçlükler,
ayrıca bir çatışma kaynağı oluşturmaktadır. Bu süreçte iki değişken önemlidir. Birincisi;
sermaye kesiminin kendi arasındaki rekabeti veya yarışmadır. Özellikle inşaat
sektörü, sermaye sınıfının birbiri ile mücadelesinde önemli bir yere sahiptir.
Kapitalist toplumlarda sermaye birikim süreci ile kentleşme birbirinden bağımsız
değildir. Çünkü kapitalizm, doğası gereği artı değer üretmeyi istemektedir. Bu de-
ğer yaratımı, ya çalışma süreleri uzatılarak ya da üretim araçlarına yatırım yapılarak
gerçekleşmektedir. Ancak bu durum kimi dönemlerde aşırı birikime yol açmakta
ve kâr oranlarında düşüş ile sonuçlanmaktadır. Harvey sermayenin içine
girdiği üretim krizine çözüm olarak sermaye sınıfının ikinci çevrim olarak adlandırdığı,
kentsel alana yapılan yatırımlar, yani inşa edilmiş çevreye yapılan yatırımlarla
(fabrikalar, bürolar, gökdelenler, oteller, lüks konutlar, alışveriş merkezleri) sermayenin
kendisini yeniden üreteceğini ileri sürmektedir (Harvey, 1985: s.71).
Harvey, kapitalist üretim sürecinde şirketlerin üretime yönelik makine ve hammaddeler
için yatırım yapmak yerine artık mekânsal alanlara ve gayrimenkule yatı
rım yapmaya başladıklarını ileri sürmüştür. Bu anlamıyla kentsellik, tıpkı bir endüstriyel
‘ürün’ gibi üretilen; kentsel mekânın değişim ve tüketim değerini belirleyen
en önemli şziksel ve sosyal ortamdır. Kentsel mekâna yapılan yatırımlar
kentin çevresini yeniden yapılandırmaktadır. Sermaye, üretim sürecinde girdiği
krizlerden kentsel alanları yatırım ve rant aracı olarak yeniden inşa ederek çıkmaktadı
r. Sonuç olarak, kentsel mekânlara yapılan yatırımlar sonucunda kentsel
gayrimenkul piyasası da canlanmakta ve kriz aşılmaktadır. Harvey, kentleşmenin
öneminin sanayi sermayesinin ürünlerine olan talebi arttırmasından kaynaklandı-
ğını belirtmektedir.
Kapitalist girişimciler kriz
dönemlerinde üretim
sürecine yaptıkları
yatırımlardan vazgeçerek
yeni yatırım alanları olarak
kentsel mekânı seçmektedir.
Kent sermaye birikim süreci
ve yapılı çevrenin ürünüdür.
Kentsellik üretim, değişim
ve tüketim için şziksel
ortamdır. Bu yapılı çevrenin
üretilme yolu bu nedenle
sermaye birikim sürecinin
bir parçası haline gelir.
Harvey, kapitalizmin doğası
gereği artık değer
üretiminde krize girdiğini
ifade etmektedir. Kenti
sermaye birikimine
referansla tanımlayan
Harvey, sermayenin kentsel
alanlara yatırım yaparak
ekonomik krizlerden
kurtulma eğiliminde
olduğunu savunmaktadır.
Harvey, kentsel soruna ilişkin olarak sermayenin dolaşım sürecinde kentsel yapı
lı çevresinin oynadığı rolü vurgularken, sermaye ve sınıf merkezli bu yaklaşımında
kentsel çelişkiyi sermaye mantığından hareketle anlamaya çalışmaktadır.
Harvey günümüz kentlerinde mekânın devamlı olarak yeniden yapılandırıldığına
işaret etmektedir (Giddens, 2000, s.509). Yeniden yapılandırılan mekân, modern
kentte bir ideolojik amaca sahiptir. Kısmen, toplumdaki egemen grup ve kurumları
n yürürlükteki ideolojisini yansıtır; kısmen de piyasa güçlerinin, hiç kimsenin
özellikle arzu etmedigi sonuçlar doğuran dinamikleri tarafından şekillendirilir. Bu
anlamda kentsellik hâlâ sanayi kapitalizminin ihtiyaçları tarafından sürüklenmektedir.
Artığın üretimi, mülk edinilmesi ve dolaşımı, kentselliğin iç dinamiklerine
bağlı olmamış, sanayi toplumunun getirdiği koşullar tarafından düzenlenmeye devam
etmiştir (Alkan ve Duru, 2002, s.1).
Kentleşme, gelişmiş kapitalizmin mekânı örgütleme biçimidir; şziksel çevreyi
yapılandırma ve mekânda insanı ve toplumsal ilişkileri örgütleme biçimidir (Harvey
1985; Akın, 2007, s.55) ve kapitalizm bunu zenginlerin lehine olacak şekilde
adaletsiz ve eşitsiz bir şekilde gerçekleştirmektedir. Kapitalist girişimciler kârlarını
azamiye çıkarmak için üretim sürecinin dışında kentin yapılı çevresinde yatırım
yapmaktadır. Kentlere yapılan gökdelenler, alışveriş merkezleri, lüks konutlar,
oteller sermayenin karını azamiye çıkartmak için yaptıkları yatırımların birer göstergeleridir.
Kentsel mekâna yapılan yatırımlar kentin çevresini yeniden yapılandırmaktadı
r. Kapitalist şehirlerdeki mekânlar, sistemin çelişkilerini ve sisteme içselleşmiş
adaletsizlikleri yansıtmaktadır.
Mekânsal örgütlenme, kapitalizmin isleyişi açısından önemli bir konuma sahiptir
ve bu nedenle mekânın çözümlenmesi, günümüz kapitalizminin çözümlenmesinde
temel bir unsur olmaktadır (Koçak, 2008, s.223). Kentlerin büyümesi ve gelişmesi
tesadüşerin değil, kapitalist sistemin özünü oluşturan sermaye birikim süreçlerinin
bir sonucu olmaktadır (Gottdiener, 1994, s.133).Toplumsal ihtiyaçların
dışında kâr amaçlı yapılan yatırımlar kentlerde mekânsal düzeyde eşitsizliklerin
oluşmasına neden olmaktadır. Gelir düzeyleri yüksek orta ve üst sınışar kentsel
mekânda kendileri için en uygun yerlerde yaşamayı seçerken, alt gelir grupları ve
yoksullar kentin gelişmemiş yoksul bölgelerinde yaşamaktadır. Mahalleler gelir, etnik,
ırksal ve sınıfsal temelde ayrımlaşmayı yansıtmaktadır. Harvey’e göre, kentlerin
bu şekilde eşitsiz ve ayrımlaşmış mekânlar üretmesi, kapitalist sermaye birikim
süreçlerinin bir sonucu olarak görülmelidir. Büyük ölçekli inşaat şirketlerinin
ürettiği büyük ölçekli konut alanları, kent mekânına büyük bir hızla eklemlenmektedir.
Kentte yeni gelişen çağdaş görünümlü, görece yaşam kalitesi yüksek konut
alanları ile çöküntü bölgeleri yan yanadır. Harvey’in dediği gibi, “Serbest piyasa
popülizmi orta sınışarı etrafı çevrilmiş ve korunaklı alışveriş merkezleri içine yerleştirmiş,
ama yoksullara gelince onları evsiz barksızlığın yeni ve oldukça kâbus
dolu postmodern manzarasının orta yerine fırlatmıştır” (Akın, 2007, s.266).
Bu noktada Harvey’e göre, büyük tüketim merkezlerinin ışıltıları, moda endüstrisi,
kahveler, büyük sergilerin hepsi kent yaşamının tüketiminin özendirilmesine
yönelik düzenlemeler olmuştur. Dolayısıyla, tüm olanaklar, kentsel kaynakların
yeniden tüketiminin gerçekleştirilmesine yönelik düzenlemelerdir (Harvey, 2008).
Harvey’in kentsel hak kavramı ise kentte yaşayanların çıkarlarını korumak ve geliştirmek
üzere tasarlanmıştır. Bu haklar kullanıcılarına bir yandan kente ilişkin düşüncelerini
ve kentsel aktivitelerini tanımlamak için kullanıcı haklarını doğururken,
aynı zamanda yaşanabilir konutların, yeşil alanların ve diğer hizmetlerin kullanı
mını da içermektedir. Kentlerde yaşayan insanların kente ait haklarının neler
3. Ünite – Kent Kuramları 77
olduğunu bilme ve onun üzerinde karar sahibi olma hakkı vardır. şu halde mahallelerde
yaşayanlar orada yaşamaktan doğan haklarını bilen, yani mahallenin mekân
organizasyonunun nasıl olması gerektiğine karar vericiler olmalıdır (Purcell,
2006: 1931). Harvey’e göre “mekânı yaratma, kentsel farklılaşma getiren güçlere
yaratıcı bir yön verme fırsatımız vardır. Ama bu fırsatları yakalayabilmek için, kentleri
yabancı çevreler olarak yaratan, kentselleşmeyi bireysel ve ortaklaşa amaçları-
mıza yabancı yönlere süren güçlere karşı koymamız gerekiyor” (aktaran Alkan ve
Duru 2002, s.1).