Manuel Castells (1942- ): Kollektif Tüketim ve Kentsel Hareketler ÇAĞDAŞ KENT SOSYOLOJİSİ KURAMLARI
Castells’e (1977) göre kent, kollektif tüketimin sağlandığı ve işgücünün yeniden
üretiminin mekânsal birimdir. Kentler, işgücünün yeniden üretimi için gerekli olan
eğitim, sağlık, konut gibi kollektif tüketim ihtiyaçlarının sağlandığı mekânlardı
r. Castells (1977, s.237) kentsel olarak tanımlanan temel problemlerin toplu
tüketim süreçleriyle veya işgücünün yeniden üretimi süreçleriyle ilgili olduğunu
düşünmektedir. Eğitim, sağlık, ulaşım, konut, dinlenme gibi ihtiyaçların karşılanması
emeğin yeniden üretimi için gereklidir. Devlet bu noktada işçilerin işe yeniden
hazır hale gelmelerini sağlayacak şekilde aracılık eder. Örneğin, devlet temel
sağlık hizmetleri, kamusal eğitim, toplu ve ucuz ulaşım, ucuz konut sunumu gibi
kollektif tüketim ihtiyaçlarını karşılayarak çalışanların ve ailelerinin yaşamları-
nı sürdürmesi ve çalışabilmesi için gerekli ihtiyaçları karşılamaktadır. Bu anlamda,
Castells’e göre kent öncelikle ortak tüketim mekânlarıdır. Kollektif tüketim
araçları olan konut, eğitim, sağlık, kültür, ticaret, ulaşım vb. unsurlar bütün toplumsal
grupların günlük yaşamları temelinde örgütlenmektedir. İşgücünün yeniden
üretimi için devlet bu tüketim araçlarını sağlamaya yönelik müdahalelerde bulunmaktadı
r (Gottdiener, 2001). Söylediğimiz gibi, devlet bu kollektif tüketim araçları
nı sağlarken temel amacı işgücünün ertesi gün çalışması için gerekli olan gıda,
barınma, dinlenme, vb. ihtiyacı olan diğer ve mal ve hizmetleri karşılamaktır (emek
gücünün yeniden üretimi). Bu yönüyle kentler aynı zamanda işgücünün yeniden
üretiminin sağlandığı mekânsal bir birimdir.
Castells bu noktada kentleri kollektif tüketimin yapıldığı ortak bir mekân ve işçilerin
ertesi güne hazırlanması için gerekli olan tüm ihtiyaçlarının karşılandığı bir
mekânsal birim olarak görmektedir. Sonuç olarak, eğitim, sağlık, konut, altyapı,
Lefebvre, algılanan,
tasavvur edilen ve yaşanan
mekânın toplumsal
pratiklerini birbirinden
ayırır.
Castells’e göre kentler, ortak
tüketim mekânı ve
işgücünün yeniden
üretiminin sağlandığı
mekânsal birimlerdir.
ulaşım ve dinlenme gibi emeğin yeniden üretim sürecinin unsurları kentlerin kollektif
tüketim alanlarını oluşturmaktadır ve bütün bu ihtiyaçlar devlet ve yerel yönetimler
tarafından karşılanmaktadır. Bu kollektif tüketim ihtiyaçlarının karşılanmaması
veya aksaması sistemi tehlikeye sokacak ve kentsel toplumsal hareketlerin
ortaya çıkmasına neden olacaktır. Castells kapitalist toplumda kentleri, emek
güçleri ve sermaye arasında oluşan çelişkiler, bu çelişkiler sonucunda oluşan
toplumsal hareketler ve toplumsal hareketlerin sistemi tehdit eden yı-
kıcı sonuçları önlemek için devletin ortak tüketim süreçlerine yaptığı müdaheleler
çerçevesinde analiz etmektedir (Güneş, 2009, s.254).
Castells’e göre devlet emeğin yeniden üretilme sürecine, sermayenin uzun dönemli
çıkarlarını korumak amacıyla karışmaktadır. Oysa sağlık, eğitim, konut ve
ulaşım gibi hizmetler günlük yaşamın en önemli unsurlarıdır. Devlet bu unsurların
düzenlenmesine karışınca piyasaya müdahale etmiş ve emek ve sermaye arasındaki
çelişkileri de haşşetmeye çalışmaktadır. Bu noktada Castells’e göre, devletin işgücünün
yeniden üretimi için kollektif tüketim araçlarını sağlayarak müdahale etmesi
sermaye sınıfına hizmet etmektedir.
Castells’in kent sorununa yaklaşımında emek gücünün yeniden üretimi merkezi
bir yer tutmaktadır. Sermaye birikim süreçleriyle Castells, kolektif tüketim
araçlarına ayrılan kaynakları ilgilendirdiği sürece ilgilenmiştir. Castells’in kent sorununa
olan ilgisinin odağında emek gücünün yeniden üretimi vardır. Castells’in
kentsel çalışmalar alanına en önemli katkısı yeniden üretim süreçlerinin yarattığı
çelişkileri kentsel düzeyde sistematik ve ayrıntılı biçimde kavramsallaştırmasıdır.
Castells, kapitalist ilişkilerin, artık üretimin değil ‘kolektif tüketimin’, başka bir anlatı
mla devlet tarafından sağlanan hizmetlerin merkezi haline geldiğini ve emek
gücüne ait enerji ve becerilerin ‘yeniden üretilmesi’ için gerekli olan kasaba ve
kentlere özel bir rol yüklediğini iddia etmiştir. Devlet tarafından sağlanan bu hizmetlerin
her biri ve kolektif olarak sağlandıkları için ‘siyasallaşmaktadır’. Bu nedenle
ortaya çıkan şey, bu kolektif tüketim biçimleri içinde ve çevresinde yoğunlaşan
bir kentsel politika alanıdır. Kentler, kolektif tüketim biçimleri aracılığıyla
emek gücünün yeniden üretilmesini sağlayan toplumsal üretim ilişkilerindeki de-
ğişimlerden dolayı yeni tür politikaların merkezi olmaktadır. Bu açıdan, kentsel
protesto biçimleri sonucunda oluşan ‘mekânsal’ biçim, değişen toplumsal üretim
ilişkilerine göre açıklanabilmektedir (Urry, 1999, s.24-25; Özdemir, 2011)
Castells, kolektif tüketimi ve onun çevresindeki toplumsal mücadeleleri kent
sorunun odağına yerleştirmiştir. Böylece Castells ilgili alanını, mekânın nasıl üretildiğ
i sorusundan, kentsel problemlerin nasıl üretildiği konusuna kaydırmı
ştır (Gottdiener, 1993). Castells, kentin ve kentselliğin, temelde ideolojik bir içeriğ
i olduğunu öne sürer. Toplu konut, yoksulluk yuvalarının ve gettoların temizlenmesi
ve kentsel yenileme gibi kent hizmetlerinin görülmesinde devletin rol alması-
nı; toplumsal çatışmaları yatıştırma, sermayenin çıkarlarını uzun dönemde güvence
altına alma, işgücünün yeniden üretilmesi sürecini kolaylaştırma amacıyla üstlendi-
ği biçiminde açıklamaktadır. Bir başka deyişle, Althusser’ci bir yaklaşımla söylemek
gerekirse Castells’e göre devlet, kentsoyluların ve kapitalizmin çıkarlarını savunmak
ve güvenceye bağlamak için vardır. Castells, kentsel sorunun, genelde sınıf
çatışmalarının elverişli bir ortamını oluşturduğu, ancak sonuç alabilmenin örgütlenmeye
ve siyasallaşmaya bağlı olduğunu öne sürmektedir (Keleş, 1990, s.98).
Castells’e göre, evler, okullar, ulaşım hizmetleri ve boş zaman faaliyetleri insanları
n günümüz sanayisinin ürünlerini tüketme yollarıdır. Hükümet kuruluşları yollar
ve kamuya ait evler inşa ederek, yeşil alanlar planlayarak vb. kent yaşamının
Castells, emek gücünün
yeniden üretimi, kolektif
tüketim ve kentsel sosyal
hareketler üzerinde
durmuştur.
birçok yönünü doğrudan etkilemektedir. Bankalar ve sigorta şirketleri gibi inşaat
projelerine para sağlayan büyük şirketler de bu süreçler üzerinde büyük bir güce
sahiptirler. Bu nedenle, kentlerin şziksel biçimi hem pazar güçleri (girişimciler)
hem de hükümetin gücünün bir ürünüdür. Ancak kentsel yaratılmış çevre sadece
devletin ve güçlü insanların etkinlikleriyle değil aynı zamanda bu girişimlere direnen
kentsel grupların eylemleriyle de şekillenmektedir. Zira eğer iktidar kenti biçimlendiriyorsa
bunun ortaya çıkardığı kentsel sosyal hareketler de iktidarın dönüştürülmesinde
stratejik bir rol oynayacaktır (Castells, 1997, s.216). Castells, bu
noktada toplumsal haklardan mahrum kentsel grupların kendi yaşam koşullarını
değiştirmek için yaptıkları mücadelelerin önemini de vurgulamaktadır. Kent sorunları,
ev koşullarını düzeltme, hava kirliliğini protesto etme, parklar ve yeşil alanları
koruma ve bir bölgenin doğasını değiştiren binaların gelişimi ile savaşmayla ilgili
toplumsal hareketleri de uyandırmaktadır.
Castells, kentsel hizmetlere ilişkin olarak ortaya çıkan örgütlenmeleri kentsel
sosyal hareketler olarak adlandırmaktadır. Bu hareketlerin sınıf temelli hareketlerle
olan ilişkisine de oldukça önem vermektedir. Ancak, Castells için bu hareketleri
önsel olarak sınıf merkezli hareketler ya da böyle bir hareketin ya da örgütlenmenin
bir alt kümesi olarak görmek hatalıdır.
Castells, kentsel süreçleri (ekolojistlerin tersine) doğal bir süreç olarak değil,
yaratılmış bir çevrenin ürünü olarak görme eğilimindedir. Bu anlamda kentler
gücün, iktidarın, toplumsal ve ekonomik sistemlerin yansıtıldığı mekânlardır.
Castells, kentlilik örüntülerini kendi kendilerini kapsayan süreçler olarak görmekten
çok, toplumun genel politik ve ekonomik yapısına bağlamaktadır. İnsanları
n kentlerde geliştirdikleri yaşam biçimleri ve aynı zamanda da farklı mahallelerin
şziksel düzenleri, sanayi kapitalizminin gelişiminin genel özelliklerini taşı-
maktadır.
Castells, toplumun mekânsal biçimi, gelişimi, mekanizmaları gibi konular
üzerinde durmaktadır. Ona göre, kentleri anlamanın yolu mekânsal biçimlerin
nasıl oluştuklarını ve dönüştüklerini kavramaktan geçmektedir. Kent ve mahallelerin
mimari özellikleri ve planları, farklı sosyal gruplar arasındaki çatışma ve
mücadeleleri yansıtır. Örneğin gökdelenler, kâr elde etme amacıyla yapılabildiği
gibi teknoloji ve güven aracılığıyla kent üzerinde paranın gücünü sembolize
ederler. Dahası bu dev binalar, kapitalizmin yükselme döneminin katedralleridir
(Güçlü, 2002, s.11-12).
Castells kentsel çelişkileri ve eşitsizlikleri sınıf ve toplumsal hareketler temelli
bakış açısından açıklamıştır. Castells’in Kentsel Sorun (1977) adlı çalışması kentsel
toplumsal hareketler ve sınıfı birlikte ele alması açısından önemlidir. Castells’in çalı
şmalarında, taban hareketi olarak kentsel sosyal hareketler farklı grupların, sınışarı
n birlikteliklerini de göz önüne alır. Sınıfın önemi ilk çalışmalarında klasik anlamda
daha açık olsa da, Castells sınışarın kesiştiği emek ve sermaye çatışmasının
yanında kolektif tüketim üzerinden de çatışma ve direniş biçimleri olabileceğini
iddia etmektedir.
Castells’in kent teorisini özetleyecek olursak;
1. Kent öncelikle ortak tüketim mekânlarıdır. Kent, kollektif tüketim araçları
olan konut, eğitim, sağlık, kültür, ticaret, ulaşım vb. unsurlarının sağlandığı
mekândır.
2. Kentler aynı zamanda işgücünün yeniden üretiminin sağlandığı mekânsal
bir birimdir. Kentsel sistem, emeğin, tüketim yoluyla yeniden üretilmesi sürecinin
bir parçasıdır.
74 Kent Sosyolojisi
3. Kollektif tüketim araçları çoğunlukla yerel yönetim ve devlet eliyle sağlanmaktadı
r. Devlet bu ortak tüketim araçlarını sağlarken temel amacı işgücünün
ertesi gün çalışması için gerekli olan gıda, barınma, dinlenme, vb. ihtiyacı
olan diğer mal ve hizmetleri karşılamaktır (emek gücünün yeniden
üretimi).
4. Kolektif (toplu) tüketim konusu olan kent hizmetleri geniş ölçüde siyasallaştı
rılmaya elverişlidir. Bu siyasallaşma, kentsel toplumsal hareketlere yol açabilir
ve bu durum kapitalist sistemin çökertilmesiyle sonuçlanabilir.
5. Kent temelde ideolojik bir içeriğe sahiptir ve kentsel sorunlara sınıf mücadelesi
ve toplumsal hareketler temelinde yaklaşmak gerekir. Devlet müdahalesi,
kentsel çatışmayı çözmek yerine onu şiddetlendirmektedir çünkü
devlet ortak tüketim araçlarını sağlayarak kente müdahale ederken, bunu
çoğunlukla sermaye sınıfı ve zenginler lehine yapmaktadır.
6. Kentsel toplu tüketimin dağıtımı üzerinden yaşanan çelişki ve eşitsizlikler
kentsel toplumsal hareketlerin doğmasına ve kuvvetlenmesine neden olmaktadı
r.
7. Kentte toplu tüketim araçlarının nasıl dağıtılacağı sorunu, kentsel çevrede
karşımıza çıkan toplumsal gruplar arasındaki siyasal çatışmayı ve toplumsal
ayrışmayı ortaya çıkarır. Kentsel çelişki ve eşitsizliklere tepki olarak doğan
kentsel toplumsal hareketler geniş bir nüfusu etkileyerek işçi mücadelesini
kuvvetlendirme potansiyeline sahiptir.
8. Kent “yaratılmış bir çevre olarak” sadece devletin ve girişimcilerin etkinlikleriyle
değil aynı zamanda bu girişimlere direnen kentsel sosyal grupların
eylemleriyle de şekillenmektedir.